Ne iş yapar ki İK? Kapatalım gitsin mi?

Ekşi Sözlükte popüler bir entry “İK’cıların yaptığı iş” . Tahmin edilebileceği üzere büyük çoğunluğu insan kaynaklarını ve bu işle uğraşan profesyonelleri aşağılayan yorumlarla dolu.

Şaşırdım mı?

Hayır. İK da futbol gibi bu ülkede. Herkesin fikri var. Herkesin fikri elbet olmalı, yalnız bilgisi yok. Meslekten o kadar bihaber ki, bilgisi olması gerektiğine dair bir farkındalığı bile yok. O nedenle de fikrinin doğruluğundan emin.

Üstelik bu yorumuma maalesef beni çok şaşırtan profiller de dahil. Kendi konusunda çok uzman, okumuş, görmüş geçirmiş, yöneticilik yapmış pek çok insan da maalesef, ki aralarında İK danışmanları da çok gördüm, İK’yı acımasızca eleştiriyorlar. Danışman olunca eleştirmek çok kolay tabi, gel şu koltuğa otur da 1000 doğrunun yanında sadece bir yanlış ayarlanmış ücret, bin doğrunun yanında sadece bir yanlış yapılmış atamanın krize dönüşünü yönet sevgili danışman büyüğüm, öyle konuşalım seninle.

Eleştirilerin büyük yoğunluğu işe alım üzerine. Daha yeni mezun ve 15 senelik tecrübesi olan bir teknik adamın değerini anlamayacak işe alımcılar eleştiriliyor. Güzel kardeşim, o işe alımcı çıktı da “ben bu işi süper yaparım nolur ben vereyim bu kararı” mı dedi sence? Kim verdi ona o görevi? Maliyetten kaçmak adına, tecrübesiz, bir eğitim bile almamış birini, görüntüde bir işe alımcı olsun diye seninle konuşturan kim? Seni zaman ayırmaya değer görmeyen yönetim kim? Hiç düşündün mü acaba?

Neyse, sadede geleyim. Bence de İK kapatılsın. Kapatılsın ki sen de şu aşağıda yazdıklarımla karşılaşıp cennet bir işyerinde yaşa:

  • Sana piyasa ile alakasız bir ücret verilsin. Sen neye pazarlık edebilirsen artık, o senin güzel müzakere becerilerine kalmış. Piyasa 7.000TL’ymiş, adil olan, seni kaybetmemek için verilmesi gereken oymuş, bunları bir zahmet kendin söylersin. Bilirsin patron maliyete bakar, seni ne kadar ucuza kapatsa kar. Ama sen başının çaresine bakarsın. Ne de olsa İK’cıdan daha iyi biliyorsundur. Bu konuda kesin araştırman da vardır, iki arkadaşını ararsın güvenilir veri elde ediverirsin.
  • Yan masanda oturan Ahmet’ten çok çalışıp daha az para al. Ama bunu bilmediğin sürece sorun yok zaten. Patron memnun, Ahmet memnun, e sen de bilmediğin için memnunsun. E seni gidip patrona savunacak bir İK’da yok, sen başkalarından duyup delirene kadar hayat sana İK’sız güzel canım kardeşim. Duyunca da gereğini yaparsın herhalde.
  • Seni özelliklerinle hiç uymayan pozisyona işe alsınlar. Örneğin inisiyatif alan, yaratıcı, işini geliştirmeyi seven birisin. Alsınlar seni 10 senedir değişmeyen bir sürecin bir dişlisi yapsınlar. Ama olsun, işe girdin değil mi canım kardeşim? Aptal İK’cı anlamamıştı senin değerini? Al şimdi en güçlü yanların öğütülürken, “iyi ki İK yok, bak negzel işe girdim” diye sevin. Güçlü yönlerini kaybedip ortalama bir çalışana dönüşsen ne olur ki?
  • Seni çok kalifiye olduğun bir pozisyona işe alsınlar. Ne de olsa uzmansın, ne işe başvursan alınman lazım. O aptal İK’cılar seni niye almıyor anlamıyorsun hiç. Alsınlar, yeni mezunun bile yapabileceği bir işi versinler. Maaşın kötü, işten nefret ediyorsun ama işe girdin, iyi ki İK yok, ne değerli olduğunu anlayıp hemen seni işe aldılar, daha ne istiyorsun?
  • Artık performansın da değerlendirilmez. Oh be! Yıllardır bu anı bekliyordun değil mi? Artık kimse sana neyi geliştireceğini söylemez İK zorladığı için yapıyordu sevgili müdürün (arkandan dedikodusunu yapıp sana az zam verir ama bunu yukarıda konuşmuştuk, bilmediğin sürece dert değil). Yan masadaki internet sörfçüsü Ahmet senden daha çok zam alır. Olsuuun. Performans sistemi kalktı ya her şeye değer.
  • Performans yok ya, hep “süpersin” diyebilecek artık yöneticin. Ama belki 10 sene sana söylemedikleri yüzünden terfi edemeyeceksin. Aynı pozisyonda 10 sene mi? e İK yok, neden böyle diye soracak kimse de yok, sen bi zahmet kendin hallet işini. Neden terfi edemiyorsun öğren. İK olsa 10 sene önce öğrenirdin diyeceğim ama, neyse boşver.
  • İşinle ilgili eğitim verilmesi için de gider sen baskı yaparsın artık. Yöneticin bunu düşünmek için çok meşgul. Hatta senin yapamadıklarını eğitim almadığın için değil de beceriksizliğin yüzünden yapamadığını düşünüyor muhtemelen. O yüzden daha işi tanımadan eğitim ihtiyaçlarını belirle. Ha üst yönetimi de bi zahmet ikna ediver. Ne de olsa sen daha iyi bilirsin o gereksiz İK’cılardan.

denge

Neyse, daha fazla uzatmayayım. Demek istediğim:

  • Bir şirketin İK’sı, o şirketin tepe yönetiminin vizyonu kadar gelişebilir. İK arkasında yönetim desteği olmadan gelişemez. İK’ya yaptığınız pek çok eleştirinin gerçek adresi tepe yönetimdir.
  • İK yaptığı iyi işleri açık açık anlatabilecek bir bölüm değildir. Gerçek İK, şirket stratejisine destek olan işe alım politikaları, elde tutma stratejileri, rekabetçi ücret paketleri, 5 sene sonrasının vizyonuna uygun değişim stratejileri geliştirir. Bu işler iyi yapıldığında şirketin “competitive advantage / rekabet avantajı”dır. O yüzden de anlatıldığını duymanız çok mümkün olmaz.
  • Bırakın yukarıdaki stratejik işleri, iyi yaptığı küçük çaplı işleri de anlatamaz. Ücretler dengesizdi biz düzelttik diyemez İK, çünkü dengesizlik yaratanı açık etmek olmaz. Performanslarınız değerlendirilmiyor hepinize aynı not veriliyordu, artık yüksek performanslılarınız ödüllendiriliyor diyemez İK, yöneticiyi açıkta bırakamaz. Gerçek anlamda İK, “bakın ben bunu yaptım” diye böbürlenme yeri değil, kimseyi zor duruma düşürmeden adil sistemlerin yürümesini sağlama fonksiyonudur.
  • İK da diğer meslekler gibi hatalar barındırır. Tek farkı, mühendis hata yapar yöneticisi düzeltir, veya yan departman düzeltir, veya sistem düzeltir, ancak VW krizi gibi patlamadığı müddetçe kol kırılır yen içinde kalır. Ama İK insana dokunur, insan kendisine yapılmış yanlışı paylaşır. O nedenle de İK’nın hataları daha çok konuşulur. Daha çok konuşulması her zaman daha çok hata yaptığı anlamına gelmez.
  • Türkiye’de İK’nın gideceği çok yol var, insan psikolojisinden anlamayan, adil olmayı umursamayan, değişim yönetimi bilmeyen yöneticiler dolu. Ama bu sadece Türkiye’de değil, dünyada böyle, bu konuda şu yazıyı okumanızı öneriyorum. Gidecek çok yolu olmakla, olmasının gereksiz olması ayrı şeyler.
  • Google gibi şirketlerde çalışmak istiyorsanız bu İK’sız olmaz gençler. Taş atacağınıza gelişmesine destek olun. Daha insanca ve daha adil şirketler sadece güçlü İK’lar ile mümkün.

Photo Credit: freedigitalphotos.net, “Spa Stones Shows Equal Value And Balance” by Stuart Miles

Ne iş yapar ki İK? Kapatalım gitsin mi?’ için 2 yanıt

  1. Ülkemde çeşitli birimlerin başına işin ehli-erbabı olmayan kişiler yerlestirildigi için insanlar hep her iş kolunun kötü örneklerini görmek durumunda kalıyor. Ahkam kesme alt yapısı bu kötü örneklere maruz kala kala oluşuyor zannımca. Işini iyi yapan adama hasretiz. Öte yandan, bastakiler hakkında söylenen tebaa da işine dört elle sarilmadigindan performans değerlendirme filan istemiyor zaten (tabii ki büyük bir genelleme yapıyorum ama değerlendirmeleri istemeyip ortalığı galeyana getirenler genelde yan masadaki Ahmet Beylerdir, ki kendileri eğitim belasiyla da karşılaşmak istemezler zaten). Doğru çalışan her eleman gerideki güruh için bir tehlike, bir sıkıntı oluşturuyor çünkü çıtayı yukseltiyorlar. En tepedeki müdürler de birçok zaman yeterli yöneticilik vasfına sahip kişiler olmadığı için onlar da altta herhangi bir elemanın sivrilmesinden hoşlanmıyor. Görev tanımızda yer alan her madde de rahat rahat kahvesini içmek isteyen iş halkınin tekerinin önüne taş koyuyor. Bunların hepsi bence tabii 🙂 Yani evet, bu birim yok olsa, eğitimin dibe vurduğu ülkemde çoğunluk mutlu olur (hatta muhtemelen size verilerek ziyan edilen maaşın kendilerine kalacağını sanırlar). Bense, IK biriminin olmadığı okullardan muzdaribim. Son çalıştığım okulda bir sene boyu yedi sayfalık ozgecmisimi hatırlatıp yalvardım “kullanın beni” diye ama onlar huzurlarını bozmamayi tercih ederek (mevcut sistemde herkes halinden memnundu, bense rahatsız edici sesler çıkarıyordum) niteliklerimin çok altında görev verip bir yılımı ve ozguvenimi yediler. IK şart… ama işte eğitimin şart olduğu gibi..
    Nefis bir yazı okudum sayenizde Çiğdem Hanım. Elinize sağlık.

Özlem Soydan için bir cevap yazın Cevabı iptal et